8 Mart 2013 Cuma

Anne Sütü Telaşı!!

     Bebeğini kucağına sağlıkla almış her kadının kendine ilk sorusu,dile getirmese bile aklından bir anlığına geçen cümle şu olmalı "Sütüm bebeğime yetecek mi?" İlk telaşımız bebeğimizi doyurmak. Bu annelere öyle mucizevi bir şekilde bahşedilmiş ki,güdüsel olarak bebeği doyurmaya programlanmışız.
     Bebeğinizin her ağlamasını ilk etapta açlığa yormanız kaçınılmaz, ki zaten yenidoğanlarda ağlamanın ilk sebebi olarak açlık düşünülmeli...Ama unutmayın ki bebeğinize vereceğiniz ilk süt, yani kolostrum, ki kendisi alışılmış süt renginde değil de açık sarımsı renkte oluyor, bebeğinizin bağışıklığı için çok önemli. Bu yüzden; sütünüzün gelmediğini düşünüyorsanız bile; bebeğinizi kucağınıza aldığınız ilk andan itibaren onu sık sık,o istedikçe emzirmeniz çok önemli.Bu aynı zamanda sütünüzün de gelmesini sağlayacaktır.
     Ben Derin'i kucakladığımda, daha önce o anın hayalini kurmaya çalışmış olsam da kurmayı beceremediğim;nasıl olacak şu emzirme olayı diye düşündüğüm ve biraz da çekindiğim halde, programlanmış gibi hemen emzirmeye başladım. Şanslıydım sütü beklemedik, sezaryen olmasına rağmen sütüm gelmişti. Gerçi ben hala anlamış değildim, hemşire sıkıyor ve "İşte bak, sütün var." diyordu ama beyaz renkli bir sıvı göremediğimden olsa gerek pek tatmin olmuyordum. Derin'in sarılık olmasından korkuyordum, az sıvı alan bebeklerde olabileceğini duyduğum için neredeyse Derin'i hiç bırakmadan emzirdim diyebilirim. Çok şükür ki sarılık filan olmadı. Eve döndüğümüzde de gayet iyi hissediyordum, göğüs ucu yaraları hariç. Bu yaralar da yanlış emme tekniğinden oluyormuş.Bebeğin, sadece meme ucunu değil, kahverengi kısmın tamamına yakınını ağzına alıp öyle vakum yapması gerekiyormuş. Ama bebek acemi,anne acemi ortaya sızlayan ve çatlayan meme uçları çıkıyor işte! Lansinoh kremi hamileliğimin son birkaç haftasından beri kullanmama ve her emzirme sonrası sürmeme rağmen hiç etkisini göremedim.Fakat Mustela kesinlikle iyi geldi.
     İlk hafta kontrolümüzde, 4360 gram doğmuş olan Derin, sadece 260 gram vererek, 4100 grama düşmüştü ki bu doktor için çok iyi bir rakamdı. Bana sütümün iyi olduğunu, nasıl besleniyorsam öyle devam etmem gerektiğini söyledi. Bol sıvı alıyordum,su, meyve suyu,çorba,komposto ve kuru incir yiyordum. Moralim tavan yapmıştı tabi ve dolayısıyla süt konusunu dert etmiyordum.
     Derin çok gazlı bir bebek, hatta koliği de var.İlk zamanlar saç kurutma makinesiyle uyuyorduk ve gazdan sürekli ağlıyordu. Bu ağlamaları çoğu zaman açlığa yormuyordum. Derken Derin 25 günlükken gözü çapaklanmaya ve akmaya başladı. Hemen doktora götürdük. Yenidoğanlarda olabilen bir durummuş,göz kanalı tıkalı oluyormuş. Basit bir göz damlası ve göz pınarlarına yapılacak masajla geçeceğini söyledi doktor ve Derin'in kilosuna da bakmak istedi.Terazide 4360 rakamını görünce şok oldum.Nasıl olur çocuk zaten 4360 gram doğmuştu. Doktor bir yandan bana "Emin misin? Doğum kilosunu yanlış hatırlıyorsun herhalde, bu çocuk kilo vermiş gibi görünmüyor" diyordu ama ben şaşkına dönmüştüm.Tabi ki doğum kilosunu yanlış hatırlamıyordum,ama nasıl bu kadar az kilo aldığına da anlam veremiyordum. Doktor daha sonra aklımı karıştıran ve benim üzüntüden doğru dürüst dinleyemediğim bir sürü şey anlattı.Derin infantil kolikmiş,kilo alamamasının sebebi idrar yolu enfeksiyonu da olabilirmiş, idrar tahlili yaptırsam iyi olurmuş,bir hafta gözlem yapar eğer kilo alımı bu şekildeyse mamaya başlarmış vs...Doktordan ağlayarak çıkınca eşim dayanamadı ve gel başka bir doktora daha gidelim dedi.Daha önceden arkadaşımızın tavsiye ettiği başka bir doktorda aldık soluğu.Orda da tartılan Derin 4400 gram geldi, fakat idrar yolu enfeksiyonu gibi beni korkutan bir şey söylemedi doktoru.Bir hafta gözlemleme kararı aldık,bol sıvı almamı,still tee içmemi tavsiye etti.Eve döndüğümde artık "sütüm yetmiyor" endişesi taşıyan bir anneydim!Bravo! Bu moral olarak daha fazla çökmenize,olan sütünüzün de azalmasına sebep oluyor.
     O bir hafta boyunca, daha önceden sadece sıvı içerek arttırmaya çalıştığım sütümü, soğan ve tahin helva yiyerek arttırmaya çalıştım.Kızım o hafta 260 gram aldı,ki bu normaldi.Doktor böyle devam edelim 10 gün sonra bir daha bakalım dedi.Çok sevinmiştim.Soğan yemeyi midemi çok kötü yaptığı ve Derin'e de gaz yaptığı için bıraktım.Soğanla bir alakası var mı bilmiyorum ama malesef 10 gün sonra 170 gram almıştı ve günde 60 cc mama ile başladık.Bundan da 15 gün sonra gittiğimizde hala kilo alımı çok yavaştı ve sonuç, geldiğimiz nokta günde 240 cc mama...
     Ben yılmadan,bıkıp usanmadan sütü arttırmanın yollarını arıyorum.Derin'e de mümkün olduğunca mamayı kaşıkla yediriyorum,emmeyi bırakmasın diye.Sütüm bazen az bazen daha iyi..Ama aslında moral olarak çok yorgun ve bitkin hissediyorum kendimi.
     Anne sütünü arttırmak için denediklerimi de bir sonraki yazımda yazacağım.

3 Mart 2013 Pazar

Derin'i Beklerken

     37. haftam bitene kadar işe sürüklenerek gittim ve nihayet doğum iznine çıkmıştım. Sevgili annem, taaa Ankaralardan yalnız kalmayayım,canım sıkılmasın diye yanımıza gelmişti. Tabi bunda "Doğumun erken olabilir,bebeğin kafası beklenenden daha aşağıda" diyen doktorumun payı büyük. Günlerimiz Derin'le ilgili konuşmaktan ibaretti. Tabi anneciğimin örgülerini saymazsak :) Güç bela ben de bir ceket örebildim, Derin'in doğmasına bir gün kala biten...
     Hamileliğin son zamanları, her gün farklı şeyler hissediyordum. Bazen hiç bitmeyecekmiş gibiydi, bazense 9 ay çok çabuk geçmiş gibiydi.Mide yanmalarım,ayrıca midemdeki aşırı gaz bana zor günler yaşattı. Doktorumun da önerisiyle Gaviscon şurup kullandım ve gerçekten mucize bir ilaç.Ayrıca dolaşıma geçmediği, sadece fiziksel olarak etki ettiği için de son derece güvenilir. İlaç kullanmayı sevmeyen biri olarak, hele ki hamileliğimde, vitaminleri saymazsak, tabiri caizse Gaviscon şişesinin içine düştüm."Bebek saçlı doğacak, o yüzden miden bu kadar kötü" diyenlere de burdan selam ederim.Ayrıca saygılarımı sunarım, çünkü ben  "Doktorlar mide yanmasının bununla ilgisi yok" diyorlar diye ahkam keserken onlar gitmiş de dönüyormuş bile o yollardan..Derin, benim,yakın çevremin, hatta onu tüm görenlerin; hayatlarında gördüğü en saçlı bebek!!
     Doğumu bekliyorduk ve en ufak sancıyı bile "acaba?" diye sevine sevine karşılıyorduk..ama Derin'in aramıza katılışı malesef normal yolla olmadı, diğer yazımda da anlattığım gibi..Gün geldi bir alışveriş merkezinde 5 saat aralıksız dolaştım,yürüdüm, doğum kolaylaşır ve yürümek belki doğumu tetikler diye ama nafile...
     Daha önce evde bu kadar durmamış biri olarak, doğumdan önceki 3 haftayı evde geçirmek oldukça zor oldu.(Sonrası da aynı tabii) Bir de karnım çok büyük olduğundan ve yürürken,konuşurken nefes nefese kaldığımdan dolayı her gün gezmeye çıkamıyorduk.Bu süreçte gerek bizi evine davet edip kafa dağıtmamıza vesile olan,gerekse bize gelip yalnız bırakmayan tüm dost ve akrabalarımıza buradan teşekkürü borç bilirim :)
     Hamileliğimin tadını çıkarmamı söyleyen arkadaşlarıma içten içe kızsam da, hamileliğimde mide problemlerimden,ağırlaşmaktan ve duygusal dalgalanmalarımdan ne kadar şikayet etsem de şimdi anlıyorum ki gerçekten tadı çıkarılması gereken eşsiz zamanlardan biriymiş.Hep söylerlerdi, sonrasında özleniyor diye...Evet minik kızımın karnımdaki tekmelerini,hareketlerini gerçekten özlüyorum.

Derin'in Aramıza Katılışı

     Derin'in bugün tam 73.günü. Aramıza katılma tarihini 19 Aralık olarak sabırsızlıkla beklerken kızımızın gelmeye niyeti olmadığını 12 Aralık civarlarında doktor muayenemizde öğrenmiştik.Yine de doktorum ve ben kendimizi normal doğuma göre planladigimizdan, ki doktorum bu zamanda eşine az rastlanır "normal doğum yanlısı" doktorlardandir, bekleyisimize devam ettik.Derin uzun zaman önce doğum pozisyonunu almıştı,suyu yeterliydi,kordonda sıkıntı yoktu,sadece pelvis muayenesinde bende bir miktar çatı darlığı olduğunu ama bebek ultrasonda 3400 gr civarında göründüğü için sorun olmayacağına da ikna olmuştum.Şimdi geriye kalan pozitif doğum hikâyelerini okuyup,dinlemek ve sancilari takip etmekti. 40. hafta kontrolümüzde Derin hanım hala bulunduğu yeri koruyordu ve gelmeye hiç niyeti yoktu. Bende baş gösteren panik hali yerini gitgide sezaryen korkusuna bıraktı. Ama çare yok, bebek oradan bir şekilde çıkacaktı. Mekonyum tehlikesini göze almak istemedigimizden,bebeğin başı hala kanala girmediginden, ultrasonda 3750 gram gorundugunden ve de rahim agzinda hiçbir hazırlık olmadigindan sezaryen ihtimalini doktorumuzla ciddi ciddi konuşurken bulduk kendimizi. O zamana kadar aklımızda hep normal doğum olduğu için sezaryen fikrine alismak başta çok zor oldu. Ama başka bir şansımız yoktu,2 gün sonrasina yani 21 Aralik'a randevu aldık.Malum mayalarin takviminin son günü :) İnanmasam da o gün ameliyat masasına yatma fikri biraz garip ve urkutucuydu itiraf edeyim. 40 hafta bir günlükken nişan geldi telaşıyla tekrar doktorun yolunu tuttuk bi ümit belki doğum başlar diye ama nafile, muayene sonrası gözlenen bir durummuş.
     21.12.2012 Cuma sabahı erken saatte hastaneye gitmek için hazirlandik..Kızımın sadece bana ait,benim bedenimdeki son dakikalariydi. Aylarca, ve hatta sonlara doğru hiç bitmeyecekmiş gibi gelen hamilelik seruvenimin sonuna,beni neyin bekledigini bilmediğim yeni bir hayatın da başlangıcına gelmiştim. Hastaneye giderken aklımdan bin tane şey geçiyordu.Kızımı ilk göreceğim an,acaba neye benziyor,saçlı mi saçsız mi,fotoğrafçı yetişecek mi,epidural anestezi nasıl bir şey,ya sorun olursa vs...Şimdi dönüp bakınca ne kadar anlamsız yere sorun etmişim diyorum.Hastaneye vardik ve beni doğuma hazırlamaya başladılar.İlk kez ameliyat olacaktım,korkmuyor değildim.O an heyecan,korku,stres ve mutluluk hepsi içiçeydi ve ben o duyguları ayırmakta beceriksizdim.Eşim her zamanki gibi en büyük destekcimdi.Annemler ve eşimin ailesi ile teyzem de yanımdaydı.Fotoğrafçı en son anda yetişti ve herkes artık kızımla kavuşma ani için beni uğurladi. Ameliyathanede en son hatirladigim şey "hissediyorum" dedigimdi..Evet,malesef epidural anestezi tutmamisti, ve ben her nasıl olduysa böyle bir ihtimali hiç bilmiyordum!Gözümü açtığımda başka bir yerdeydim,ağrım vardı ve en kotusu de bebeği goremiyordum!Çünkü genel anesteziye geçmişlerdi ve hicbirsey gorememistim.Tarifi zor bir his.Aklınızdan bin tane kötü şey geçiyor.İlk sordugum şey bebegimin nasıl olduğuydu.Sukurler olsun ki iyiydi,sadece genel anesteziye geçmişlerdi ve bir sorun yoktu.. Ben hamileligimin başından beri o anın hayalini kurdugumdan ve bebeği ilk görenin ben olmasını istediğimden ötürü bir miktar hayal kırıklığı yaşadım,ama iyi ki doğum fotoğrafçıları oradaydı ve goremedigim her anı kayıt altına almışlardı.
Minik prensesimi ilk kez odamızda gördüm ve hayatımın şüphesiz en güzel,en karışık,en tuhaf anıydı. İlk başta "Bu kocaman şey benim içime nasıl sığmış!" diye düşünmekten kendimi alamadım.Zaten asansörde odaya gelirken, sevgili eşim beni karşıladığında kızımızın boyunu ve kilosunu söylediğinde bir fotoğraflarım var ki!!Ağzım bir karış açık!Çünkü hiç beklemediğim şekilde 4360 gram ve 53 cm bir bebek dünyaya getirmişiz :) Her zaman ultrasondaki kilo tahmininden daha düşük ağırlıklı olduğunu duymuştum ve öyle bekliyordum,annemle iddiaya bile girmiştim en fazla 3500 gram olur diye..Karnın çok büyük bebek iri herhalde diyenlere de gülüyordum sadece, ilgisi var mı hala bilmiyorum ama bundan sonra öyle söyleyenlere gülmeyeceğim.. Derin'i ilk gördüğüm anı fotoğraflamışlar, bir yabancıya bakıyor gibiyim..Anne adayları sanıyor ki ilk gördükleri anda bebeklerini deli gibi sevecekler, seviliyor tabi ki..Ama ona alışmanız,onun kokusuna,onun sesine,dokunuşuna alışmanız biraz zaman alıyor.Onun da size alışması tabi ki..İlk hissettiğim şey onu koruma hissiydi.Sanki bu dünyada onu benden başka hiç kimse koruyamaz gibi hissetmiştim.Bana sonsuz muhtaç bir canlı, ve tabi ki onu emzirme isteği...İçgüdüsel olarak gelişen bir his, ve acemilik olsa da; emin olun ıssız bir adada doğum yapmış olsanız bebeğinizi emzirmeyi öğretecek bir hemşireye ihtiyaç duymazsınız.Annelik çok içgüdüsel bir şey.
     Hastanedeki gecemizi hiç unutamam.Kızımı kollarımın arasından bir saniye bile bırakmak istememiştim.Uzun zamandır iki kişi olarak içiçe yaşadığımızdan olsa gerek sürekli yanımda olmasını istiyordum.Hastanede annem,kayınvalidem ve eşimle birlikte kaldık.Sezaryenin ilk gecesi benim için zordu.Yürümek oldukça ağrılı olabiliyor,fakat yürüdükçe açılıyorsunuz,ağrılarınız geçiyor.Ve en önemlisi, defalarca o gün tecrübe ettiğim bir şey şu ki; Derin'e baktığım anda bütün ağrılarım diniyordu. Şimdi hayatımın en vazgeçilmez yerinde canım kızım...Ona kavuştuğum anı,birlikte geçirdiğimiz 9 ayı asla unutamam.
     Tanrı'ya bana böyle bir evlat verdiği ve de bu duyguyu tattırdığı için şükrediyorum.